Geç olmadan dünyayı
kapitalistlerin elinden kurtaralım!
Kapitalizmin daha yüksek rantlar elde edebilmek adına insan sağlığını umursamazlığının ve çevreye verdiği tahribatın son örneği Kütahya’da görüldü. Eti Gümüş AŞ’ye ait işletmede atık havuzlarından birinin çökmesiyle 15 milyon ton siyanürün çevreye karışması ihtimali üzerinde duran yetkililer, böyle bir durumda siyanürün Porsuk çayından Karadeniz’e kadar ulaşabileceğini belirtiyorlar. Her ne kadar işletme yönetimi ve hükümet cephesinden “korkulacak bir şey yok”, “her şey kontrolümüzün altında” yalanları sıralansa da son bilgiler siyanürün toprağa karıştığını kanıtlamaktadır. İşletmenin 5 kilometre uzağındaki bir çeşmeden alınan suyun analizini yapan uzmanlar suda siyanüre rastlandığını açıklayarak korkulanın gerçekleşmekte olduğunu kanıtladılar.
Çeşme sularında siyanür bulunması, Eti Gümüş yöneticilerinin ve Kütahya Valiliği’nin “işletme çevresinde korkulacak bir şey yok” açıklamalarına cevap olmuştur. Sadece onlara değil. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nun da daha hiçbir analiz yapılmadan “korkulacak bir şey yok” demagojisine sığınması kapitalistleri nasıl iki yüzlülükle savunduklarının kanıtıdır.
1986 yılında faaliyete geçen Eti Gümüş o günden bu yana bölgede siyanürle maden çıkarmaktadır. 2004 yılında AKP hükümeti tarafından özelleştirilen maden şirketi o dönem için bedava denilebilecek bir fiyata satılmıştı. O günden bu yana işletme maden çıkarma hacmini yükseltirken, işçi sayısını ve iş güvenliğini geri plana iterek daha yüksek kar elde etmek için uğraşıyordu. Gümüş çıkarmada Türkiye’de tekel olarak değerlendirilen işletme, pazar payının dörtte üçüne sahiptir. Asgari ücretlerle çalıştırılan işçiler, yüksek üretim ve gümüşe olan yüksek talep işletmenin üretim kapasitesini artırmasına ve fahiş karlar elde etmesine olanak sağlamaktadır.
Gümüş fiyatlarının son zamanlarda neredeyse dörde katlanması, daha yüksek karlar elde edebilmek uğruna üretime yüklenmeye neden olmuştur. Üretimdeki artış atık çıktısı olarak kullanılan depoları doldurmuş ve setlerde aşırı zorlanma yaşanmıştır. Atık deposundaki setlerden çeşitli zehirli kimyasalların çevreye yayılması ise ilk değildir.
Bugün siyanür sızıntısıyla gündeme gelen şirket aslında yıllardır çevrede yaşayan köylüleri zehirlemektedir. Fabrikanın 500 metre yakınında bulunan Dulkadir Köyü’nde, köy muhtarının verdiği verilere göre bugüne kadar 100 ü aşkın kişi kanserden ölmüştür. Köy nüfusunun büyük çoğunluğu işletmenin varlığından dolayı göç etmek zorunda bırakılmıştır. Kalanlarsa çeşitli kanser türlerine yakalanarak ölmüştür. Tüm bu ölümlerin sorumlusu bizzat işletmenin oradaki varlığıdır. Siyanürün bir damlası bile insan hayatına son vermeye yeterken bu işletme yaklaşık 25 yıldır çevreye siyanür yaymaktadır. Çevreye verilen zarar doğrudan ya da dolaylı şekilde olmaktadır. Siyanürle maden çıkararak sudaki arsenik oranının yükselmesine neden olunmasının insan sağlığını etkilediği uzun zamandır uzmanlar tarafından dile getirilmektedir.
Setlerdeki sızıntı ise sanıldığı gibi yeni gerçekleşmemekte uzun zamandır bölge halkı sızıntıların varlığından şikayet etmektedir. Setlerin tümden yıkılıp doğaya karışması ise önüne geçilmesi güç sonuçlar doğuracaktır. Bu tür işletmelerin her türlü faaliyetleri bir an önce durdurulmalıdır.
Kapitalistler doğal yaşamı ve insan hayatını zerre kadar umursamıyorlar. Amerika ve Afrika kıtasında altın, pırlanta, zümrüt gibi doğada zor bulunan madenlerde yüzlerce yıl insanlar kölece çalıştırılmış ve madenlerin ele geçirilmesi adına milyonlarca insan katledilmiştir. Bugün de yöntemsel farklılıklar dışında değişen bir şey olmamıştır. Maden çıkartmak adına (ki bunlar insan hayatını kolaylaştırmaktan çok süslenme aracı olmaktadır) çevrenin tahribatı devam etmektedir. Kütahya’da, İzmir-Bergama’da siyanürle maden arama devam etmektedir. Devlet ise sermayeye her türlü kolaylığı sağlamaktadır.
Eti Gümüş’teki siyanürlü gümüş arama kapitalist dünyanın insan hayatına biçtiği değeri göstermektedir. Son yıllardaki Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısı, Macaristan’daki kızıl çamur sızıntısı, Japonya’daki radyoaktif sızıntılar kapitalistlerin aşırı kar elde edebilmek adına neden oldukları çevre felaketleridir.
Geç olmadan dünyayı kapitalistlerin elinden kurtaralım!
Hamzaoğlu için imza kampanyası
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı ve Dilovası Belediye Başkanı, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet dilekçesi verdi.
Kocaeli halkını yavaş yavaş zehirleyen, emekçilere ölümü dayatan kapitalistlere karşı el pençe divan duran bu zatlar, emekçileri uyaran Hamzaoğlu karşısında ise zorba kesildi. Dilovası halkının Organize Sanayi Bölgesi nedeniyle zehirlendiğini, anne sütünde bile zehir bulunduğunu ortaya çıkaran halk sağlığı uzmanı Onur Hamzaoğlu mahkeme süreci başlatılırsa 2 ile 4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanacak.
Hamzaoğlu hakkında, “Kan ve dışkıları bırakın, doğum yapıp çocuk emziren annelerin sütünde bile çinko, demir, alüminyum, kurşun, kadmiyum tespit ettik, tehlike büyük” dediği, basın yoluyla bu bilgileri açıkladığı ve bu vesileyle “Haberin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağladığı, araştırma sonuçlarını halk arasında panik yaratmak amacıyla kullandığı” iddiasıyla yargılanması için Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı`na şikayet dilekçesi verildi.
Savcılık ise hazırladığı dosyayı, söz konusu fiilin incelenmesi amacıyla Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi. Üniversite izin verdiği takdirde Hamzaoğlu, TCK’nin 213. maddesi uyarınca 2 ila 4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanacak.
Hamzoğlu’nun meslektaşları, bilim insanları Hamzaoğlu’na destek için internette bir imza kampanyası başlattı. Kampanyaya katılmak ve daha fazla bilgiye ulaşmak için www.onurumuzusavunuyoruz.org ziyaret edilebilir.
|